cynthia peters, "birlikte yıkanan kadınlar" başlıklı yazısında, doğulu toplumlardaki kadın bedenlerinin buluştuğu bir yer olarak hamam kültürünü "oryantalist olmayan" batılı bir kadın gözüyle değerlendiriyor. fas'ta bir hamama gitmiş peters, ona göre hamam kadın bedenlerinin geçmişleriyle, gelecekleriyle iletişime geçtikleri yegane yerlerden biri. Kendi kültürüyle Doğulu kültürdeki bu imkanı "oryantalist" tuzağa düşebileceğini de ekleyerek şöyle karşılaştırıyor:
"Hamamda kurulan görsel iletişimin yanı sıra güvenli, samimi, platonik, utanmadan, bütün vücudunuzla kurulan fiziksel iletişimin de ayrı bir zevki var. Bunu yazarken bile acaba uyduruyor muyum diye düşündüm. Kulağa ütopik geliyor. Benim kültürümde kadınlar fazla bir araya gelip birbirlerine bu kadar sevgi dolu ve bu kadar güzel bakmazlar".
Bu kadar çok kadın bedenini bir arada görmemiştim diyor peters, gördüğü bedenler reklam afişlerindeki ince, zayıf, mükemmel görüntülerden ibaret. Oysa "Hamama yapılan haftalık ziyaret sayesinde kadınlar, farkında olmadan diğer kadınların vücutlarıyla ilgili, bedenlerimizin çeşitliliğini normalleştiren ve yaşlanma sürecini gözler önüne seren bir görüş ediniyorlar".
Bizde de hamam kültürü turistik bir ayrıntı olarak var artık. Batılı "erkek gözünün" estetiği bedenlerimizi zaptı rapt altına almış durumda. Yazıda anneleri ilgilendiren konu doğum sonrası bedendeki değişimleri sevmek, benimsemek. doğum sonrası "forma gir, formda kal" kaskasına farklı bir gözle bakabilmeye başlamak... peters bu konuya da değiniyor...
30 Haziran 2010 Çarşamba
feminist ebeveynlik

Feminist mothering York Üniversitesi'nde kadın çalışmaları bölümünde prof. olan Andrea O’Reilly'nin editörlüğünde feminist ebeveynlik konusunda yazıların toplandığı başarılı bir kitap.
30 Mayıs 2010 Pazar
memelerimde biriken süt hüzne dönüştü; içime akıyor...
tam tamına iki yıl on beş gün olmuş oğluma sütümü vereli; dün öğleden sonra uzun zamandır düşündüğüm ama bir türlü tam olarak kendimi hazır hissetmediğim ve cesaret edemediğim hamleyi bir anda yapıverdim ve arkasında duruyorum şu saate kadar. Konunun etrafında dolandım durdum; her gün iş yerinde mutfaktaki güleryüzlü çaycımıza sordum, salça sür dedi, iş yeri doktoru neredeyse askere gidecek yahu, annenize bırakın birkaç gün, ağlayacak ama alışacak dedi, çaycı kadınla doktorun ortak noktası ikimiz için de iyi olacağı ve ona iyilik yapacağımdı. Diğer kadınlara sordum, başta annem ve anneanneme, ailede bir bendim bu kadar uzun süre emziren onun için onlardan sağlıklı yanıtlar alamadım. Ama genelde iki yaklaşım vardı, tamamen uzaklaşmak ya da memelerden tiksindirme yöntemiyle uzaklaştırmak. İkisi de içime sinmiyordu. Ha bir de "konuştum kabul etti, memede süt bitti annecim, dedim oldu" diyenler oldu ki bu bana fazla ütopik geldi. Kafam karışık, nasıl yapacağımı bilmeden, ama artık işten yorgun argın ve aç bilaç gelir gelmez emzirmeyi, uykusuz geceleri istemediğimi, artık geç saatlere kadar kafa dağıtmak için bir gece dışarı çıkmayı istediğimi bilerek oğluma "annecim memede artık süt yok" cümlesini bir pazar öğleden sonrası kararlı bir şekilde kurabilmeyi başardım. Tepkisinden korkarak, bocalamamayı dileyerek. Israr etti, gözleri buğulandı. Aklıma her zaman yardımıma koşan en sevdiği kahramanı keloğlan geliverdi. Keloğlanın annesinden ve evinden ayrılışı; maceralara atılabilmek için. Ne de olsa bu bir bağımsızlaşma deneyimiydi. Memelerden koparak kendi ayakları üzerinde durmaya başlayacaktı. Ona Keloğlanı anlattım; büyüdüğünü söyledim. Ve bundan sonra meme yerine onunla oynayacağımı... Bunu anneme anlattığımda annemin ağzı yukarıya doğru kıvrıldı. Bu beğenmediğini gösteren ifadesidir. Senden ayrılmıyor ki dedi, ama memeler bendim onun için; benim kokum, tadım canım, kanımdı. Metaforik anlamda bir ayrılıştı bu... Annem memelere "kaka" dememi tercih ediyordu; oysa ben kendimi oğluma kötülemeyi, benden tiksinmesini içime sindiremiyordum. Memeden ayrılış onun büyüdüğünün bir işareti olmalı, onun için keyifli yeni bir maceranın başlangıcı olmalıydı. İlk gün inanılmaz iyi geçti. Gece dörtte kalktığında oyun oynamak istedi, sonra su istedi ve ona kitap okumamı. Ama bugün bir krizle karşı karşıya geldik. Ve dün ikimiz de anlayamamışız. Bugün ikimizin de idrak günüydü, ayrılmanın zorluğu. Onun krizinden sonra taş gibi memelerim oturdu içime...Ama ikimizde de bir olgunluk var sanki. Bende anneliğin zorlu aşamalarından birini atlatmanın onda özgürlüğe doğru yol almanın olgunluğu.
2 Aralık 2009 Çarşamba
15 Temmuz 2009 Çarşamba
anne-kız konulu fotoğraf yarışması...
the association for research on mothering, 2008-2009 anne-kız konulu fotoğraf yarışması sonuçlarını açıkladı.
benim en çok beğendiğim fotoğraf birinci gelen; kızını yemek yerken seyreden annenin fotoğrafı, annenin kızını çaktırmadan, onun kendini doyurmasını ona karışmadan ama bir yandan içinde hafif bir endişe barındırarak seyredişi. yiyeceğin değerli olduğu, yaşamın bir mücadeleye dönüştüğü ve bundan en çok çocukların ve kadınların etkilendiği bir coğrafyada anne kızını doyurabilmenin mutluluğunu yaşıyor, bir yandan da bunu sürdürebilmeyi umuyor.

1st Prize – “mother watches daughter feed - breijing refugee camp, chad” by omar odeh
diğer iki fotoğraf için ARM'in sayfasına bakabilirsiniz.
benim en çok beğendiğim fotoğraf birinci gelen; kızını yemek yerken seyreden annenin fotoğrafı, annenin kızını çaktırmadan, onun kendini doyurmasını ona karışmadan ama bir yandan içinde hafif bir endişe barındırarak seyredişi. yiyeceğin değerli olduğu, yaşamın bir mücadeleye dönüştüğü ve bundan en çok çocukların ve kadınların etkilendiği bir coğrafyada anne kızını doyurabilmenin mutluluğunu yaşıyor, bir yandan da bunu sürdürebilmeyi umuyor.

1st Prize – “mother watches daughter feed - breijing refugee camp, chad” by omar odeh
diğer iki fotoğraf için ARM'in sayfasına bakabilirsiniz.
12 Mayıs 2009 Salı
uyuyan güzele beyaz atlı prens yetiştiren külkedisi anne...

colette dowling, dişilik kompleksi adlı kitabında külkedisi kompleksi olarak adlandırdığı kadının bağımsızlık isteği ile himaye gereksinimi arasındaki dilemmayı gözler önüne serer. kadınlardaki ruhsal yılgınlık ve yorgunluğa bu iç çatışmanın neden olduğunu belirtir. çatışma enerjimizi yiyip bitiriyordur. ayaklarımız üzerinde duran, bağımsız, özgür kadınlar olduğumuzu zannederken, içimizdeki seste bir mutsuzluk, bir tatminsizlik hissediyorsak gerçekte tam da bağımsız olmadığımızı, sorumluluğumuzu tam olarak üstlenmediğimizi düşünmenin zamanının geldiğini söyler dowling. dowling, yüksek kademelerde çalışan, bekar, başarılı kadınların bile günün birinde çalışmak zorunda kalmamayı hayal ettiğini, kendi sorumluluklarını alacak bir erkeği düşlediklerini vurguluyor. bu yüzden bu kadınlar yalnız kaldıkları için mutsuzdurlar; hayatlarını çalışmakla mı geçireceklerdir.
kadınlar kendilerini bağımlı olmak için zorlarlar; kendi özgürlüklerinin önünü "mutluluğu" buldukları sıcak evlerinde
kendilerini güvende hissetmek uğruna keserler. onun için telaşla örümceğin ağını ördüğü gibi gündelik hayatta işlerinin yanında ev işleri çocuk ve eşle ilgilenir; oradan oraya koşar dururlar. çünkü kadın tam olarak özgür ve bağımsız olmaktan korkar; çünkü öyle yetiştirilmişlerdir. gerçekten de çocukluğumuz bu masallarla geçti. hepimiz kurtarılmayı bekleyen birer uyuyan güzel, rapunzel, külkedisi olmadık mı? kurbağayı öpünce beyaz atlı prense dönüşmedi mi?
dowling, kadının öncelikle parayla olan ilişkisini sorgulamasını öneriyor; para erildir; kadın para kazanır ama onu yönetmesini erkek kadar iyi bilemez; her gün hesabını yapan, bilen, kazandığı kadar harcayan kişinin sağlıklı bir ruh haline sahip olduğunu vurgular:
"insanın hesabını günbegün bilmesi yalnızca iyi bir mali politika değil, aynı zamanda iyi bir duygusal politikadır. böyle bir şey, gerçeklikle günbegün hatta anbean temas kurmak anlamına gelir. çocuklara ya da birlikte yaşadığım adama karşı içimde bir öfkenin birikmesine yol açmamak anlamına gelir. çöküntüye uğradığım zaman, her şeyi gözden geçirmek anlamına gelir: neler oluyor burada? enerjim nereye gidiyor? nelerden zevk alıyorum? harcadığım enerji, zevk gelirimi karşılıyor mu, yoksa bir dengesizlik mi var? elime geçenden daha fazlasını mı harcıyorum? eğer öyleyse elime daha fazlasının geçmesini nasıl sağlayabilirim?"
bağımlı kadınların bağımlı çocukları olacağından söz eder dowling. bağımlı anne, hayattan korkan anne, korkak çocuklar yetiştirir; günün birinde kendilerini kurtaracak birini bekleyen yetişkinler... hiçbir zaman tam olarak büyüyemeyen, birer ergen kalmaya mahkum yetişkinler...
10 Mayıs 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)