
İnsan tarihinde kadın memesi gibi birçok stratejiye tabiî olan bir başka insan organı daha yoktur herhalde. Bu meme ne menem bir şeydir ki ona sahip olan “kadın” dışında herkesin üzerine bir lafı vardır.
Tüm bir psikanaliz külliyatı bebeğin annesinin memesiyle olan ilişkisini insanın psikolojik gelişiminin kaynağı olarak belirler. Freud, bu ilişkiyi bir cinsel haz kaynağı olarak ele alırken, nesne ilişkileri kuramının öncülerinden Melanie Klein, Haset ve Şükran adlı yapıtında kuramını iyi meme ve kötü meme üzerine kurar.
Yeni anne olmuş bir kadının yavrusunun sağlıklı bir ruh sağlığına sahip olmasının memesiyle olan ilişkisine bağlı olduğunu bilmesinin üzerinde nasıl bir baskı oluşturabileceğini tahmin etmeniz zor olmasa gerek. Tam da bu noktada bir de anne ile bebeğin ilişkisini düzenleyen tüm bir pediatri bilimi devreye girer. Çocuk uzmanları saatli emzirmeyi ya da işaretle emzirmeyi savunan değişik ekollere ayrılmıştır.
Annenin bebeğini hangi aylarda ne kadar (“cc” gibi belirli ölçüler çerçevesinde), ne sıklıkla (saatte bir ya da iki, iki buçuk saatte bir gibi) emzireceğini söyler.
Tüm tıp camiası ilk altı ay mutlaka annenin bebeğini emzirmesi gerektiğini vurgularken; psikanaliz bebeğin memeyle ilişkisinin psikolojik açıdan önem taşıdığını belirtirken kamusal alanın ve çalışma sektörünün neden buna göre düzenlenmediği; neden anne olmuş, bebeğini beslemek isteyen kadının eve itildiği bilinmez?!...
Meme tüm bir pornografi endüstrisinde beslenme ve ruhsal tatmin kaynağından haz kaynağına dönüşür. Burada cinsel bir metadır. Eril kültürün memeyi tüketim biçimidir. Tüm bir estetik endüstrisi meme üzerine kuruludur. Meme dönemin yaratılan ölçütlerine göre silikonla büyütülür ya da kesilip biçilir. Memelerin saklanmasını buyuran ve bunun için sutyeni icat eden iç çamaşırı endüstrisi ve moda memeyi giydirir.
Kadın bedeninin nasıl olması gerektiğini söyleyen estetik ve giyim endüstrileriyle kadına ait organın işlevleri üzerine fikir sahibi olan tıp ve psikanaliz yanında kadın nerededir? Memesine neden sahip çıkmaz?
Kadın memeleri çıkmaya başladığı andan itibaren onları kaybeder. Birer emanet, eril kültürün değerlerinin simgeleriyle ağırlaşmış, haz uyandırma potansiyeline sahip olduğu için utanılması, saklanması gereken birer fazlalığa dönüşür memeleri. Genç kadın için güzel olma ölçütleri belirlenmiş, güzelse gurur veren ve belli ölçülerde sergilenebilir, değilse birer derttir memeleri. Anne için ise yavrusunu doğru ve uygun nasıl besleyeceği dikte edilen birer organ.
Benim mememle tanışmam emzirmeyle başladı diyebilirim; ilk zamanlarda neredeyse yirmi dört saat bebeğimi besledim, acıyan uçlarına krem sürerken, elektrikli pompayla süt boşaltırken organımı yeniden keşfettim, kanıksadım, sevdim. Sanırım bebeğimizi emzirip emzirmeyeceğimizi, emzireceksek ne zaman, ne kadar emzireceğimizi kimse bizden daha iyi bilemez. Tüm bu yabancılaştırma stratejilerine karşı “kadın”ın direnmesi gerektiğini düşünüyorum.