8 Kasım 2008 Cumartesi

tanım...

feminizmin bir tarifini yapmak gerekirse ne olmadığını söylemekle işe başlamak daha doğru olabilir. feminizm, bell hooks'un da belirttiği gibi insanların kafasında özellikle ataerkil kitlesel medyanın pompaladığı klişelerden ibaret, pejoratif anlamlarla yüklü bir kavram olarak canlanıyor. feminist kadınlar, çirkin, bakımsız ve "erkek" gibidirler (genellikle bekar ve çocuksuzdurlar) sokaklara dökülüp bağırıp çağırarak eylem yaparlar; üstelik bu oldukça tehlikelidir.
gerçi son zamanlarda türkiye'de maalesef çoğalan töre cinayetleri, pippa bacca'nın tecavüz edilerek öldürülmesi, çocuk istismarlarının artmasıyla feminist kadın topluluklarının protestolarının gazete ve televizyonda daha sık yer alması ve bazı popüler televizyon programlarının (haydi gel bizimle ol gibi) bu konuları tabu olmaktan çıkarıp konuşmaya başlaması, "feminist- feminizm" kavramlarının sıkça telaffuz edilmesi insanlardaki önyargıları belki biraz da olsa yumuşatmaktadır ya da öyle olduğunu umalım. peki feminizm ne değildir?

feminizm erkek düşmanlığı kesinlikle değildir.

feminizm yalnızca erkeklerle eşit haklara sahip olmanın peşinde koşmak değildir.

bu iki klişe feminizmi basitleştirir, gerçek meselesinin üstünü örter.

bell hooks'un feminizmin elkitapçığı niteliğindeki bence feminizmi akademik dilin bunaltıcı dilinden kurtarmış, sade ve samimi diliyle herkese hitap eden muhteşem çalışması feminizm herkes içindir'deki (çitlembik yayınları, 2000) tanımı oldukça aydınlatıcı:

"feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürü ve baskıyı sona erdirmeyi amaçlayan bir harekettir."

bu tanımda vurgulanan "cinsiyetçilik"tir. cinsiyetçiliği bir erkek kadar bir kadın da yapabilir. üstelik bu çok yaygın bir durumdur. dolayısıyla feminist politikanın derdi yaşamın her alanına sinmiş, yediden yetmişe herkesi olumsuz etkileyen cinsiyetçilikledir. kadınlar kadar erkeklerin de cinsiyetçi politika yüzünden üzerinde bir sürü baskı vardır. hepimiz hooks'un da belirttiği gibi "ataerkil düşünceyi, güçlü olanın güçsüz olanı yönetmeye hakkı olduğu ve onu yönetmek için her yolu kullanabileceğini söyleyen egemenlik ahlakını benimseyecek şekilde toplumsallaşmışızdır."(77) yüzyıllardır kemikleşmiş, kurumsallaşmış ataerkinin dönüşümünü ancak bireylerin teker teker bilinçlenmesiyle mümkün olabilir. ve tabii ki feminist hareket ancak erkeklerle birlikte yol alırsa cinsiyetçi sömürü ve baskının sonu gelebilir.

1 yorum:

Yalnız Kuş dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık, teşekkürler..