7 Kasım 2010 Pazar

anneler bir araya gelse belki...

Simone de Beauvoir İkinci Cins'te "kadın doğulmaz kadın olunur" dediği zaman, yüzyıllardır inandırmak ve inanmak erkeklerin işine gelmiş bir görüşü sorgulamıştır. Kadınlık denilen ne menem şey ise işte onun doğuştan biyolojik olarak iliklerimize işlemiş , duygusal, merhametli, erkek aklının, mantığının dışında, hayalperest, uysal, kırılgan, duyarlı, ince ruhlu, v.b... tonca niteliği doğuştan getirdiğimize olan inanca, kadınlığın doğal bir kategori olduğu inancına hayır demiştir. Bu inanıştan dolayı kadınlar uzun süre eğitim görememişlerdi, çünkü zekaları erkeklerinkinden daha azdır, akılları ermez ne felsefeye ne matematiğe, v.b... Onlara oy hakkı vermenin bir anlamı yoktur, nasılsa muhakemeleri oy vermek için yetersizdir. Bu yüzyıllar boyunca böyle gitmiş, bu durum 19. y.y'da yavaş yavaş sorgulanır olmuş, 1960'larda ise üzerine kadınlar tarafından teoriler üretilmeye başlanmıştır. Son gelinen nokta, kadınlığın biyolojiyle hiç alakası olmadığı, kadınlığın, kadınların küçüklüklerinden itibaren içinde büyüdükleri toplumsal cinsiyet politikaları sonucunda üretildiği görüşüdür. Bu bakış açısı erkeklik konusunda da geliştirildi. Ve erkeklik çalışmaları erkekler üzerindeki rolleri ayrıştırdı, erkeklerin de yaratılan politikalar yüzünden sıkıntıda olduğu söylenir oldu. Burada bir nefes alayım ve bir anne olarak son zamanlarda yaşadığım kafa karışlıklığına değineyim. Zaten bu yazıyı yazmamdaki gaye de bu. Ben erkekliğin de kadınlığın da tamamen toplumsal cinsiyet politikalarıyla belirlendiğine inanıyorum. Dolayısıyla "aa o oğlan çocuğu tabii ki silahla oynayacak, bebekle mi oynasın" söylemine uzak biriyim. Oğlumun hani şu pompalanan güçlü, şiddet sever, kavgacı, erkekliğini fetişleştirmiş erkeklerden olmamasının ailenin tutumuyla oluşabileceğine inanıyorum. Ancak son zamanlarda kafam oldukça karışmıştı. Oğlumuzun şiddet içeren hiç bir şeyle temas etmemesine çok ama çok dikkat ediyorduk, ediyoruz demiyorum çünkü durum şu anda kontrolümüzün dışında seyr ediyor, biz de ağzımız açık bakakalıyoruz. Bir çocuğun elinde oyuncak silah gördüğümde tüylerim diken diken olurdu. Tanrı Kent filminden fırlamış, sokak aralarında oyuncak silahlarla birbirlerini öldüren çocukları içim sızlayarak seyreder annelerine küfrederdim. Ama üç,dört ay önce oğlum bir lego parçasını bize doğrultup "dışın dışın" dediği zamandan bu yana bu konunun anneleri aştığını farketmiş bulunmaktayım. Önce kafam şu biyoloji, toplumsal meselesinde karıştı. Acaba insan doğarken içinde şiddet parçaları taşıyor muydu? Çok barışçıl bir kabilede doğsa, hiç silah, savaş görmemiş olsa bulduğu bir sopayı eline alıp oraya buraya vurabilir miydi? Derinlemesine antropolojik araştırma gerektiren bir konu, araştırmalı. Ancak ben toplumsal olanın daha etkili olduğu konusuna inanmış biri olarak, bizim dışımızda gelişen bu şiddetin nereden geldiğine bakmaya başladım tabii ki. Ne kadar aptaldım ki anlayamamıştım, oğlum parka gidiyordu, orada eli silahlı çocuklar vardı. Sonra oğlum, şu TRT Çocuk, Nikoledeon denilen, reklamlarıyla (power rangerslar,ışın kılıçları, v.b) içerdiği bazı çizgi filmleriyle birçok şiddet öğesine maruz kalıyordu. Televizyon seyrettirmeme konusu, çalıştığım için beni çoktandır aşmıştı. Şimdi bu safhanın sabırla geçmesini bekliyoruz, her oyun girişiminde onu barışçıl oyunlara yönlendiriyor, masallarla, v.b. başka şeylere dikkat çekmeye çalışıyoruz. Ama maalesef değişim için öncelikle işin bireyde bittiğine inanan ben, anne olduktan sonra bir kere daha yanıldığımı anladım. İş bireyde bitmiyor, iş toplu olarak daha majör şeyleri değiştirmek için adım atmakta bitiyor. mesela vergilerimizle beslenen bir devlet kanalı olan TRT Çocuktaki reklamların kaldırılması için bir şeyler yapmakta, devlet kanalında olsun, özel kanalda olsun gösterilen çizgi filmlerin hiçbirinin şiddet öğesi barındırmaması için uğraş vermekte yatıyor. Oyuncak silah denilen "oyuncağın" tamamen kaldırılması için kampanya yapmakta yatıyor, v.b... Ve tabii ki öncelikle olumlu değişimin çocuklardan başladığına bunun da bilinçli annelerle olacağına inanan birçok annenin bir araya gelmesi gerekiyor.

1 yorum:

ycurl dedi ki...

Konu hakkinda dusunulup yazilmis bir yazi sonunda. Sonunda diyorum cunku yok genetik filan diyorlar pek cok blogta bana da komik geliyor. Ne alakasi var. Toplumun cinsiyet ayrimciligi en derinde yatiyor. Oyuncak tabanca konusunda da kacis yok. Sen ne kadar sakinirsan sakin eninde sonunda cocuguna silah alip erkek olduklarini dusunen ailelerin yetistirdigi cocuklarla bir sekilde iletisime gececek. Yegenime de boyle seyler alinmadi ama bir gun ansizin tabanca meraki basladi. Bir denge olmasi gerek cunku yasak olan seyin cekici oldugu da insan dogasinda olan bir sey. Ama bu denge saglanir en ufak fikrim yok. Toplum icinde senin benim gibi dusunen ailelerin yetistirdigi cocuklar yok ki sadece. Ve cocugu bir yere kadar nasil uzak tutabilirsin. Oglum su anda 6 aylik tabii cok erken bunlarla karsilasmam ama beni cok dusunduruyor bu konu. Hem de cok!