7 Mayıs 2013 Salı

Masallarda cadılar hep kötüdür, iyi olanlar ise perilerdir. Peki masalların anlatıcıları, yazarları kimlerdir? Cadı ve peri karakterlerine biraz dikkatlice bakarsak aktaranların kadınlar olmalarına rağmen, yaratıcılarının erkekler olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Cadı toplum kurallarının dışında konumlandırılan yani marjinal olan, kontrol edilemeyen, özgürce harekete edebilen ve çok az kişinin bildiği büyü bilgisine sahip güçlü ama çirkin bir kadın karakter, peri ise saf, masum, uysal, büyü ve sihir alanında genellikle cadılardan daha az iktidara sahip güzel yaratıklardır. Burada erkeklerin fantezisinde yani hayal gücünde ikiye bölünmüş bir kadın vardır adeta, bir yanı korkutan ve onaylamadıkları belki zaman zaman arzuladıkları, bir yanı ise onayladıkları niteliklere sahip. Bu ikili kadın imgeleminin izini mitolojide, tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında, kolektif bilinçdışında bolca çeşitlenerek bulmak mümkündür: Hera, Afrodit, Havva, Lilith, Medusa, Meryem... Üstelik bu korku ve nefret yalnızca imgelemde, edebiyatta kalmaz. Cadılardan korku ve hatta nefretin tezahürü 15. yüzyılda cadılara karşı başlatılan avda kendini gösterir. 60.000 kadar kadın cadılık suçlamasından yakılarak öldürülmüştür. Bu kadınlar tek tanrılı dinlerden öncesinin yani pagan dünyanın yani kutsal alanın kadınların elinden alınmadığı zamanın kadim bilgisini taşımaktadırlar. Tanrı erkekleşmeden, Tanrı baba olmadan ve erkekler karşı cins üzerinde bir tahakküm kurmadan öncesinin, tanrılarla tanrıçaların birlikte eşit yaşadığı bir dünyanın kadınları. Amaç yeni erkek sistemi kurarken bu eski dünyayı hatırlatacak her şeyin temizlenmesi olduğundan onlar da bu yeni dünyadan yok edilmelidir. Böylece kadınların elinden tüm iktidar alanları alınacaktır: kutsal alan ve şifacılık. Şifa gücü, modern dünyada kadınların elinde alınıp erkeklere verilmeden önce, doğadaki her canlının özellikleri hakkında ayrıntılı bilgiye sahiptir bu kadınlar. Hamilelik, doğurma, besleme, hastalıkları iyileştirme... Masallarda korkulduğu için kötünün sembolü haline gelen cadının içine envai çeşit bitkiyi atıp karıştırdığı kazanın sahibidirler. Tüm bu stratejik güç savaşı, kadınları güçsüzleştirme politikası, dile ve masallar yansır; cadı kazanı, kocakarı ilacı gibi pejoratif anlamaların ortaya çıkması tesadüfü değildir. Yine de kuşaklardan kuşağa annelerimiz bu bilgiyi aktarmaya çalışmışlardır; ama sakatlanarak ve erkek egemen dünya ile işbirliği yaparak. Çocuklarımıza anlattığımız masalların, izlettiğimiz çizgi filmlerin bu bilgi aktarımında önemli bir yeri var. Eğer erkeklerin zihnine hizmet edeceksek iyi ve kötü kızlar ayrımını veren mesajları üreten masallar ve çizgi filmleri seyrettirebiliriz. Güzelliğin fetişleştirildiği, beyaz atlı prensin beklendiği, ancak güzellerin prens tarafından kurtarılmayı hak ettiği, çirkin kızların yaşanan dünyada yer alma hakkının hiçbir şekilde bulunmadığı bir dünya. Ama bu zihniyete, kızların kendilerini erkeklerin fantezisinden, gözünden seyretmesine, onların onayıyla yaşamasına (pamuk prensesteki üvey annenin aynada erkek cine güzel olup olmadığını sorması ve güzelsin demesini beklediği gibi) bir dur diyeceksek, farklı masal ve çizgi film arayışı içinde olmalıyız. Aynı şekilde oğullarımızın da tahakküm üreten bir zihniyete sahip olmasını böylece engelleyebiliriz. Miyazaki'nin Kiki's Delivery Service adlı çizgi filmi bu açıdan biçilmiş kaftan. Ve fark ettim ki annemin küçükken bana "cazı" demesi şimdilerde içimde hissettiğim gücün kaynağı...

1 yorum:

husna dedi ki...

Harika bir yorum. Bir süre çocuk kitapçısında çalıştım, çocuğum olmamasına rağmen, çocuklara yönelik oyunlar, kitaplar hakkında epey fikre sahibim. anneler, kızları 4-5 yaşına gelene kadar pembeli, prensesli, perili şeyler alıyorlardı, sonra kızları okula başlamasına, büyümesine rağmen, hala prenseslere ilgi duyunca onları küçümsüyorlardı.

ya da hediye alacaklar diyelim, "kız için"alacaklarsa, "canavarın peşinde" gibi bir kitap önermem çok absürdtü onlar için, illa ki pembe bir kitap olmalıydı.

ya da "kız mı oğlan mı çocuğunuz?" diye sorduğumda "erkek" diye cevap veriyordu çoğu anne.

masallardan biraz saptım ama erkeklerin kadınları hala bu kadar küçümsemesinin en büyük sebeplerinden biri anneleri bence. oğluna "oğlan"demeyi ayıp sayan, ama kızına "kız"diyen anneler. pembe ve maviden başka renk tanımayan, can yayınlarından haberi olmayan, çıkartma kitaplarını kızından çok kendi seven anneler. 5 yaşındaki kızına gelinlik tasarım kitabı alan anneler.

blogunuzu takibe alacağım. farklı insanlar görmeye ihtiyacım vardı. çok teşekkürler.