13 Ocak 2009 Salı

anne-kız


fotoğraf: julie harris


evde elimde okuyacak iş yoksa, yangından mal kaçırır gibi kendime ayırabildiğim zamanlarda (tuvalette, herkes yattıktan sonra bedenimdeki ağrılarla kendimi salondaki kanepeye attığımda, gündüz oğlum uyurken bilgisayar başında) yaptığım okumalarımın muhakkak bir kısmı feminizm ve feminist annelik üzerine oluyor. yine irigaray ile devam ediyorum. irigaray, ataerkil, fallus egemen düzenin kısırdöngüsünden çıkmanın, kız çocuklarına bir düşünce ya da tin olanağını kazandırmanın çaresini anne-kız çocuğu ilişkilerinin gelişiminde buluyor; birkaç pratik öneri vermiş.

irigaray'ın bazı önerileri anne ile kız arasındaki dil kullanımlarıyla ilgili. bunlar bizim toplumumuza uymuyor; fransızcada dişil ve eril ayrımı var; buna göre dişil "article"ını alan kelimelerle eril "article"ını alan kelimeler arasında hiyerarşik bir sınıflama var. ayrıca zamirler bu anlamda sorunlu. örneğin "ayşe ile ahmet sinemaya gitti" cümlesini üçüncü çoğul zamirle "onlar sinemaya gitti" şeklinde söylerken "ils" yani erkek üçüncü çoğul zamiri kullanılıyor; irigaray, kız çocuklarıyla anneleri konuşurken bu ayrımları azami kullanmalarını, dişil üçüncü zamirlere ağırlık vermelerini önerir. ama türkçede böyle bir kullanım olmamasına rağmen diğer bütün diller gibi o da eril, yani kadının deneyimlerini ifade etmesi için oldukça kısır; bu anlamda biz de annelerimizle, kız kardeşlerimizle, yakın arkadaşlarımızla ve kızlarımızla aramızda bir kadın dili oluşturabiliriz. kendimizi bu dilde yazarak ifade edebiliriz. mesela ben günlüğümü yazarken yeni kelimeler icat edip onları kullanabilirim.

irigaray'ın bunlar dışındaki bazı önerilerin oğlumla ilişkimde bazılarını annemle ilişkimde uygulamayı düşündüm:

1. yaşama ve beslenmeye bir kez daha saygı duymayı öğrenmek. bunun anlamı, anneye ve doğaya saygıyı yeniden kazanmaktır. tüm borçların yalnızca parayla ödenemeyeceğini ve tüm besinlerin satın alınamayacağını genellikle unutuyoruz. bu durum, açıkça erkek çocuklarını da ilgilendiriyor, ama dişil bir kimliğin yeniden keşfi için kaçınılmaz. (bence insan merkezli bakışı sorgulayabilmek adına bir annenin oğluna mutlaka öğretmesi gereken en önemli mefhum doğaya saygı, insan dışındaki diğer canlara saygı)

2.her evde ve halka açık yerlerde, anne-kız çocuğu çiftinin (reklam içermeyen) çekici görüntüleri yer almalıdır. (...) ayrıca kendilerinin kız çocuklarıyla ya da anneleriyle çektirdikleri fotoğrafları asmalarını salık veririm. (ben salonuma annem, kız kardeşim ve benim birlikte küçükken çektirdiğimiz fotoğrafı koydum bile:) yazlıkta bahçedeki merdivenin bir basamağına üçümüz sırayla dizilmişiz. annem genç ve güzel, denizden sonra bizi yıkamış güzelce giydirmiş, akşamüstü hava almaya çıkartmış, beş-altı yaşlarındayız. fotoğrafı bulmam, kütüphanenin bir köşesine yerleştirmem ve bu esnada fotoğrafı incelemem bile annemin, arka arkaya doğurduğu bize nasıl baktığı, bizimle ilişkisi üzerine az da olsa düşünmemi sağladı bile. (bu konuyla ilgili günlüğüme bir şeyler karalayacağım)

3. anne kadının, çocuk kadınla konuşması, dişil dilsel biçimler kullanması, her ikisini de ilgilendiren konulardan söz etmesi, kendisi hakkında konuşması ve kızlarından da aynı şeyi yapmasını istemesi, soyağacını, özellikle kendi annesiyle ilişkisini gündeme getirmesi, kızına günümüzde kamusal kişilik haline gelmiş ya da tarihte ve mitolojideki kamusal kişiliğe sahip kadınlardan söz etmesi (bence çok önemli bir konu; çocuklara masal anlatırken bu kahramanlar kullanılabilir).

Hiç yorum yok: