22 Aralık 2008 Pazartesi

radikal kitapta çıkmış feminizm ve annelik üzerine iki kitap hakkında bir yazı...

MATERNAL DESIRE
On Children, Love and the Inner Life
Daphne de Marneffe, Little Brown&Company, 2004, 384 sayfa, 25.95 dolar.

THE MOMMY MYTH
The Idealization of Motherhood and How It Has Undermined Women Susan J. Douglas-Meredith W. Michaels, Free Press, 2004, 400 sayfa, 26 dolar.

Ben, 1960'ların New York'unda bulunabilecek tipik bir ailede büyüdüm. Babam doktordu, sekizde evden çıkıp altıda eve geri dönüyordu. Annem ise hep evdeydi. Öyle ki, erkek kardeşimle beraber öğlen yemeği için eve geldiğimizde onu evde bulamazsak, polise haber verebilirdik. Bütün arkadaşlarımın anneleri de böyleydi ve ben bunda göze batan hiçbir şey görmüyordum, çünkü zaten anneler başka bir şey yapmazdı ki... Ben annemin hep evde oluşunu gayet normal karşılayadururken, 1963'te Betty Friedan'ın, kadının ev dışında da yer alması gerektiğini vurgulayan 'The Feminine Mystique' adlı kitabı yayımlanmış ve bu kitap üç yılda üç milyon satmıştı. Friedan, kitabında, 'konforlu toplama kampı' adını verdiği ev içi hayatın, kadınları kimliklerinden mahrum ettiğini, onları 'adsız bir robot'a dönüştürdüğünü vurguluyordu.
1983'te ben okuldan mezun oluncaya kadar, 'The Feminine Mystique'in tartışmalı mesajı kabul görmüştü bile. Kız arkadaşlarımın neredeyse hepsi ya akademik kariyer yapmayı tercih etmişler ya da kendilerine bir iş bulmuşlardı. Hiçbirimiz evde oturup çocuk yetiştirmeye istekli değildik. Bir kariyer yapacak, çocuklarımızı da bunun içine dahil edecektik. Gelecekte, annelerin yapacağı da bu olacaktı zaten.
Bir yönden, haklı çıktık. Günümüzde, 6 yaşın altında çocuk sahibi olan kadınların % 60'ı, çocukları 6-17 yaşında olan kadınların ise yaklaşık % 80'i çalışıyor.
Başka bir yönden ise, sınıf arkadaşlarımın ve benim düşündüğümüzden daha karmaşık bir durum ortaya çıktı. Evet, günümüzde artık pek çok kadın ütü yapmaktan yakınmıyor, çünkü artık ütü yapmıyor. Ancak, Friedan'ın öngördüğü ve "insanlığın bir sonraki adımı olabilir" dediği şey de henüz gerçekleşmedi.
Amerika'da öfke varsa, fırsat da vardır, son birkaç yıldır annelik konusundaki kitapların sayısında patlama olması da bu yüzden belki de. Amazon'da son zamanlarda yapılan bir araştırma, 1999'dan beri bu konuda 800'den fazla kitap yayımlandığını gösterdi.
Yeni yayımlanan kitaplardan iki tanesi Betty Friedan'ın kitabında tartıştığı kadının ev içi hayatına odaklanıyor: 'Maternal Desire: On Children, Love and the Inner Life' (Annelik Arzusu: Çocuklar, Aşk ve Iç Yaşam Üzerine) ve 'The Mommy Myth: The Idealization of Motherhood and How It Has Undermined Women' (Annelik Efsanesi: Anneliğin İdealleştirilmesi ve Bunun Kadınlar Üzerindeki Etkisi).
'Maternal Desire'in yazarı Daphne de Marneffe bir psikolog ve kitaptan hemen öğreniyoruz ki üç çocuk annesi. İş bulabilmek için yeterli eğitim görme fırsatını yakalayabilen bir sınıfa ait ve bu sınıf da onun hedef kitlesini oluşturuyor. 'Maternal Desire' de Marneffe'nin kariyerini geçici olarak bir yana bırakma ve kendisini çocuklarını yetiştirmeye adama kararını nasıl aldığını anlatıyor.
İlk çocuğundan başlıyor söze ve iş yerine gitmek için evden her çıktığında 'görünmez bağ'ın onu geri çektiğini yazıyor. Hayatına diğer çocukları da eklenince kariyerini sürdürmek daha da zorlaşıyor. Bir bakıcı alıyor eve ama o da hiçbir zaman saatinde gelmiyor. Sonra 6 tane 2 yaşındaki çocuğa kendi evinde bakan bir kadın buluyor ama orada da görüyor ki çocuklar birbirleriyle hiç de sevimli bir şekilde oynamıyorlar...
Onu işten eve çeken o 'görünmez bağ' ve oğlunu diğer çocukların yanına bırakmak istememesi hissini 'annelik arzusu' olarak tanımlıyor de Marneffe. Bu arzu, çocuklara tahammül etmekten ziyade onlara bakmak anlamına geliyor. De Marneffe'ye göre bu, neredeyse evrensel bir his.
De Marneffe'nin kadınların çocuklarıyla beraber olma isteklerini destekleyen düşüncesi Betty Friedan'in fikirlerini tersine çeviriyor. Ona göre, ev içinde kalmakla kimlikten vazgeçmeyi birbirine denk tutmak bir hata, çünkü çocuk bakımıyla birlikte kimlik de gelişiyor.
Yirmi dört saat, yedi gün
'The Mommy Myth'ın yazarları Susan J. Douglas-Meredith W. Michaels da birer anne. Kitaplarında, de Marneffe'nin aksine kendi deneyimlerine çok az yer veriyorlar. Daha ziyade, anneliğin 'sitcom' dizilerde, kadın dergilerinde nasıl temsil edildiğine, aslında nasıl 'yanlış' imgelerle temsil edildiğine dikkat çekiyorlar. Ve bu imgelerin, 'new momism' denilen eğilimi yarattığını söylüyorlar. Bu eğilimde zararlı buldukları şey ise-ki burada 'Maternal Desire'a gönderme yapıyorlar- anti-feminist mesajın feminist mesajmış gibi gösterilmesi. Annelik üzerine karmaşık konulardan biri de, neyin ya da kimin kriterini uygulamak gerektiğine karar vermek. Eşinizin mi? Çocuklarınızın mı? Çocuklarınızın öğretmeninin mi? Patronunuzun mu? 'Maternal Desire' da ''The Mommy Myth' de günümüzde birçok annenin kendini nasıl hissettiği konusundaki gerçekleri dile getirmeleri bakımından önemli. Sahiden, kadınlar ne hissediyorlar? Bir kadın, ailesine bakmak için kariyerinden çalıyorsa ve buna gücü yetiyorsa? Başka herkes de bu kararı onaylıyorsa? Ya da tam tersi, kadın çalışmak istiyorsa?...
'The Feminine Mystique'i övenler kariyerine devam edebilen kadınlar. 'The Feminine Mystique'in tek bir sayfası bile hizmetçi, temizlikçi, bakıcı kadınların yaşadığı zorluklara ayrılmamış. Bu kadınlar günümüz literatüründe de kendilerine pek yer edinemediler. Sonuçta, iş ya da ev arasında seçim yapmak bunlara sahip olanların problemi.
ELIZABETH KOLBERT
(www.newyorker.com, 08.03.2004, çeviren: Ümran Kartal)

Hiç yorum yok: