5 Ocak 2009 Pazartesi

dışarıdan içeriye zorunlu kapanışta oksijen umudu: annem...


6 Ocak 2009, İstanbul


entelektüel kadınların anne olduktan sonra yaşadıkları azap sanırım birbirine benzerdir. maddi ve ailevi durumuna göre özgürlük alanlarının çapı değişir ama "anne" metamorfozu sırasındaki deneyimler benzeşiyordur.

burada entelektüel kadın klişesinden anladığım okuyan, avrupayı görmüş, geçirmiş, özgürlüğüne düşkün, belki birkaç sene yalnız başına avrupanın bir şehrinde yaşamış hem de yüksek lisans tezi yazmış, belki de akademinin kapılarını zorlamak adına yurda dönünce bir tane daha yazmıştır; ama akademinin ne menem bir eril iktidar kalesi olduğunu deneyimledikten sonra aman aman deyip kaçmış, kendi gibi cinsiyetçi değerlere pas vermeyen bir sevdiceğizini, canısını bulmuş evlenmiş; belki de evlilik ilişkisinin geleneksel boyuttan çok daha farklı olabileceğini deneyimlemiştir. kendi parasını kazanmanın sarhoşluğunu yaşamış; bu sarhoşluk da uzun sürmemiş hamileliğinin sonlarına doğru patronu onu eve göndermiş, böylece iş hayatında kadın olmanın ne olduğunu öğrenmiştir; hülasa düşe kalka da olsa annesinden ayrı ayakta kalabileceğini hem de bundan müthiş keyif alabileceğini kendine ve ona ispatlamış bir kadınımızdır.

taaa kiii anne olana dek. işte bu noktada hür bir kelebek gibi uçuşan, kitapların sayfalarında aylaklık edip, sevim burak, salomé, bachmann sayıklayan özgür kadınımız annesinin kucağına tıpış tıpış döner.

yaşamının part 2'si başlar; tutsaklık:
anneyle barışma süreci mi?? kendini bulma mı?

hamileyken hissediyordum sanırım yardıma ihtiyacım olacaktı... hamileliğimin sonunda maddi özgürlüğümü yitirişimle başlayan özgürlüğümün kısıtlanması haberciydi buna. tek başıma yapamaz mıydım? evden çalışıp bebeğime bakabilir miydim?

doğumdan sonra yardımın kaçınılmaz olduğu ortaya çıktı. şanslıyım annem ve anneannem yanımdaydı...

ama entelektüel kadın, o ukala, bilgiç, bilmiş, kendi kendine tek başına yapabilme çabalarına dönüyor, zorlanıyor ama kafası rahat olsun istiyor, bildiğini yapıyor olmanın verdiği mutluluk. ve fakat entelektüel kadını yalnızca annelik tatmin etmiyor, çalışmak, üretmek, okumak istiyor. eve iş aldım. yardıma ihtiyaç, yeniden yine.

bir yudum hava için muhtaç olmakla, kendinle, anneyle barışmak gerek. peki nasıl?

4 yorum:

Isil Simsek dedi ki...

Merhaba,
blogunuzu ilk defa ziyaret ediyorum.Kisaca bir goz gezdirdim,pek cok konuda ayni fikirleri paylasiyoruz.Yine gelecegim.
Selamlar :)

feminist anne dedi ki...

beklerim, hatta deneyimlerinizi paylaşırsanız çok da sevinirim.
sevgiler

Kremali'nin annesi dedi ki...

Bu hafta nasil da ilginc tevafuklarla basladi benim icin.

Sizin gunlugunuze rastladim once, sevdigim bir baska blogda dolasirken.

Daha sonra, gecen hafta rezerve ettigim kitabin geldigini haber verdiler kutuphaneden. Bell Hooks'un Teaching to Transgress'i.

O da yetmezmis gibi, yine kutuphaneden, The Child in the world/ the world in the child'i aldim dun.

Ve son olarak, doktora tezimi bitirebilmek ugruna nolur bebegime 5 ay bak diye yalvardigim annemden guzel bir hayat dersi aldim. Iki aydir suren beraberligimiz hepimizin burnundan geldi. Simdilerde Turkiye'ye erken kacis planlari yapmakla mesgul kendisi.

Allah kimseyi kimseye muhtac etmesin diyor ve cok mecbur kalmadikca cocugunuza sadece ve sadece kendinizin bakmanizi tavsiye ediyorum.

feminist anne dedi ki...

deneyimler ve okumalar gerçekten uygun düşmüş:))
blogda okumalarım adlı bir bölüm açtım; okuduklarınızı burada paylaşsanız ne iyi olur.
sanırım sorun çocuğuna yalnızca kendi bakmak isteyen annenin aynı zamanda kendini var etme çabası (en azından bu benim için böyle); maddi ve manevi kimseye muhtaç olmadan ve kendinden tırtık tırtık ufalatmadan. böyle bir denge kurmalı.